
Bu pazarlama günümüzde bizim de çok yaşadığımız bir şey. İnsanlar ilk defa bir ürün alacaksa, en çok kullanılan ürünü atıyoruz sepete. Neden? Gerçekten iyi olduğu için mi yoksa reklamlarını çok başarılı yaptıkları için mi? Mesela ben neden insanların daha kalabalık olduğu restoranda yemek yediğimi ya da neden daha kalabalık yerden alışveriş yaptığımı düşündüğümde sanırım daha kaliteli ve sürekli tüketimin yapıldığı yerlerde daha taze ürünler bulduğumu düşündüğümden. Geçen ay şu büyük kolaylık sağlayan insanı büyük bir maddi kayıptan kurtaran düzleştiricilerden almak istedim. Çok yakın arkadaşımın mağazasına gittim hangisini tavsiye edersin dediğimde Philips’in en çok satılan ürün olduğunu ama Bluehouse’unda iyi olduğunu ve neredeyse yarı fiyat olduğunu söyledi. Ama ben ne yaptım? Tabi en çok kullanılan ürünü aldım. Düşüncem ise adını duyurmuş bir marka kendini bu kadar duyurduysa eğer ürüne zarar gelirse bana yenisini verebilirlerdi. Ama diğer ürünün de garantisi olmasına rağmen almadığıma göre sanırım marka bilinirliliği daha önemli. Hatta bu konuyu ele alıp yapılmış bir reklam var şimdilerde, Regal televizyonları için ‘’sen 3 liralık şeye 5 lira vermeye bayılıyorsun’’ diye bir reklam yapmış. Belki ben ve benim gibiler için yapılmış bir reklam. Ama düşününce de gerçekten az bir kitle değil 3 liralık şeye 5 lira verenler. Buna en büyük örneklerden bir tanesi de Converse gibi ucuza üretilen bir ürünün ülkemizdeki reklam bilinirliliği sayesinde ne kadara pazarlandığını biliyorsunuz hem de bunları hepimiz bile bile. Reklamın ve pazarlamanın üstünlüğü insanlara neler aldırtıyor işte.
1 yorum:
İşte Mügeciğim pazarlamayla fazla içli dışlı olunca bir süre sonra da bunun yan etkisini görüyorsun, cimri oluyorsun. O da aynı şey deyip gidip ucuzunu tercih ediyorsun. Meslek hastalığı diyorum ben buna.
Yorum Gönder