11 Mayıs 2008 Pazar

MARLBORO NASIL TUTULDU?

Marlboro firması ilk kurulduğunda işleri çok kötü gidiyormuş. Şirket iflasın eşiğinde iken bir adam gelmiş, "Satışları bir ayda 3 katına çıkarırım ama bunun karşılığında da şirketin yarısına ortak olurum, yok çıkaramazsam ömrümün sonuna kadar fabrikada bedava tütün sararım" demiş. Marlboro'nun sahipleri zaten çıkmaz sokaktaymış, "Bir haftaya kalmaz batacağız, kaybedecek neyimiz var ki" diyerek kabul etmişler teklifi... Adamın bunlardan tek isteği binlerce boş Marlboro kutusuymuş. Zaten depoda milyonlarcası varmış, talebini karşılamışlar hemen. Sonra bizimki bütün paketleri tek tek ezmiş ayağıyla, gece 12'den sonra da hepsini uçaktan bütün Amerika 'nın üstüne atmış. Sabah millet uyanınca bir bakmış ki her tarafta boş Marlboro kutuları. "Yahu, bu sigara bu kadar çok içildiğine göre vardır bir hikmeti" diyerek sigara bayilerine akın etmişler. Şirket o ay 3 değil 5 katı satış yapmış. Tabii bizim adam da şirketin yarısına ortak olmuş. O kişi de kimmiş biliyor musunuz ? Philip Morris....

Bu pazarlama günümüzde bizim de çok yaşadığımız bir şey. İnsanlar ilk defa bir ürün alacaksa, en çok kullanılan ürünü atıyoruz sepete. Neden? Gerçekten iyi olduğu için mi yoksa reklamlarını çok başarılı yaptıkları için mi? Mesela ben neden insanların daha kalabalık olduğu restoranda yemek yediğimi ya da neden daha kalabalık yerden alışveriş yaptığımı düşündüğümde sanırım daha kaliteli ve sürekli tüketimin yapıldığı yerlerde daha taze ürünler bulduğumu düşündüğümden. Geçen ay şu büyük kolaylık sağlayan insanı büyük bir maddi kayıptan kurtaran düzleştiricilerden almak istedim. Çok yakın arkadaşımın mağazasına gittim hangisini tavsiye edersin dediğimde Philips’in en çok satılan ürün olduğunu ama Bluehouse’unda iyi olduğunu ve neredeyse yarı fiyat olduğunu söyledi. Ama ben ne yaptım? Tabi en çok kullanılan ürünü aldım. Düşüncem ise adını duyurmuş bir marka kendini bu kadar duyurduysa eğer ürüne zarar gelirse bana yenisini verebilirlerdi. Ama diğer ürünün de garantisi olmasına rağmen almadığıma göre sanırım marka bilinirliliği daha önemli. Hatta bu konuyu ele alıp yapılmış bir reklam var şimdilerde, Regal televizyonları için ‘’sen 3 liralık şeye 5 lira vermeye bayılıyorsun’’ diye bir reklam yapmış. Belki ben ve benim gibiler için yapılmış bir reklam. Ama düşününce de gerçekten az bir kitle değil 3 liralık şeye 5 lira verenler. Buna en büyük örneklerden bir tanesi de Converse gibi ucuza üretilen bir ürünün ülkemizdeki reklam bilinirliliği sayesinde ne kadara pazarlandığını biliyorsunuz hem de bunları hepimiz bile bile. Reklamın ve pazarlamanın üstünlüğü insanlara neler aldırtıyor işte.

1 yorum:

Melike Demirbağ Kaplan dedi ki...

İşte Mügeciğim pazarlamayla fazla içli dışlı olunca bir süre sonra da bunun yan etkisini görüyorsun, cimri oluyorsun. O da aynı şey deyip gidip ucuzunu tercih ediyorsun. Meslek hastalığı diyorum ben buna.